top of page

Yazılarım

Anı-Öykü Sayfası /

SALYANGOZ

 

Gece yarısı güzel yaÄŸmur yaÄŸmıştı. Balkon pervazına düÅŸen su damlacıklarının sesi artınca çıkıp izlemiÅŸtim bir süre. GüneÅŸ doÄŸarken, sabah yürüyüÅŸü için spor kıyafetlerini giymeye baÅŸladım. Pencereden dışarıya baktım. Bulutlar dağılmıştı. AkÅŸam gözümle görmesem yaÄŸmur yaÄŸdığına dair kimse beni inandıramazdı. Eskisi gibi çokça yaÄŸmıyordu çünkü. Hele bu yaz aylarında kent içine hiç yaÄŸmur düÅŸmez olmuÅŸtu. “İklim deÄŸiÅŸikliÄŸinden hep bunlar” diye hayıflandım.

​

Mahallemizdeki 30 AÄŸustos Parkı’nın sessiz sedasız açılışının üzerinden daha bir yıl geçmemiÅŸti. Bu yüzden ilk zamanlar ziyaretçisi azdı. Åžimdilerde hafta sonları adım atacak yer kalmıyor. Her tarafı irili ufaklı aÄŸaç ve aÄŸaççık dolu, bakımlı. Aynı zamanda Ankara’nın en güzel yürüyüÅŸ parkurlarını barındırıyor. Bu yürüyüÅŸ parkurları iç içe geçmiÅŸ iki büyük çember halinde. En dıştaki daha uzun olan parkur kiremit tozuyla kaplı tartan pist gibi. İç parkur ise üç dilime ayrılmış asfalt bir parkur. Asfaltı dikine üçe bölmüÅŸler, dış kısımları bisikletler için ayrılmış mavi boyalı, iç kısım ise yürüyüÅŸ yapanlar için. Ben hep daha uzun parkurda yürümeyi tercih ediyorum, doÄŸaya daha yakınmış gibi hissettiriyor. Asfalt parkurda yürüyenlere ÅŸaşırıyorum.

​

Parka girerken kapıdaki güvenlikçi delikanlıya baktım. “Günaydın, kolay gelsin” diyeceÄŸim. Yüzüme bakmadı. Artık insanları görmez olmuÅŸ, “Vardiyam bitse de gitsem” diye düÅŸünüyor olmalı. Oralı olmadım ben de, kiremit tozu kaplı parkura doÄŸru yürüdüm. YürüyüÅŸ yolunun her iki yanı, sıra sıra akasya aÄŸaçlarıyla kaplı, kenarlarda yer alan ve parkın içlerine doÄŸru uzanan çimenlik alanlar, çiçekler ve küçük peyzaj bitkileriyle manzara tamamlanıyor. Kent içinde küçük bir yeÅŸil vaha burası. Cep telefonumun radyosunu açtım, kulaklıkları kulağıma yerleÅŸtirdim ve hafif tempoyla yürüyüÅŸe baÅŸladım.

​

AkÅŸam yaÄŸan yaÄŸmur nedeniyle salyangozlar ortaya çıkmış. Bu parkın salyangozu öyle çok ki, az yaÄŸmur görseler yüzlercesi yürüyüÅŸ parkurlarında boy gösteriyor. Adım başı karşıdan karşıya geçmeye çalışan bir salyangoza rastlıyorsunuz. YürüyüÅŸ yapanlar dikkat ederek yürümese ezilmeleri kaçınılmaz, ben de öyle yaptım. Başım önde rastladığım salyangozlara basmamaya özen göstererek yürüyorum.

​

ÇocukluÄŸumuzdaki salyangoz toplayıcıları aklıma geldi. Köye eski bir kamyonetle gelir, megafonla “Salyangoz alınır.” diye bağıra bağıra dolaşır ve köy meydanında yaÅŸlı çınar aÄŸacının altına tezgahlarını kurar ve beklerlerdi. Biz çocuklar; poÅŸet, çanta, naylon torba ne bulduysak elimize geçirip baÄŸlık bahçelik alanlara heyecanla salyangoz toplamaya koÅŸardık. PoÅŸetini dolduran, aynı heyecanla bu kez çınar aÄŸacına doÄŸru koÅŸturur, salyangozlar tartıldıktan sonra kaç kilo geldiyse rayicinden harçlığını alırdı. Biz salyangoz paralarını cebimize koyunca ilçeden dondurmacının gelmesini beklerdik. Dondurmacı da bu durumu bilirdi sanki, ikindiye doÄŸru eski motorsikletiyle köye damlardı. Salyangozlar sayesinde dondurma yerdik, hem de kendi paramızla…

​

Çocuk aklımla salyangozları niye topladıklarını sorguladığımda, “kabuklarından düÄŸme yapıyorlarmış” cevabını almıştım. Åžimdi düÅŸünüyorum da sanırım Fransız mutfağını süslemek için toplanıp yurtdışına gönderiliyorlardı. Fransızların “Escargot” yemeÄŸini bu ülkeye yaptığım on iki günlük seyahatimde görmüÅŸtüm. Yüksek gelir gruplarına hitap eden yemeklerin malzemesiydi bu bizim salyangozlar. “Zenginler sizi domates biberle piÅŸirip bir güzel yiyor” dedim içimden.

​

Parkurun ortalarına doÄŸru geldim. Sabahın erken saatleri ama benim gibi sabah yürüyüÅŸüne çıkmış epeyce insan var. Salyangozlar beÅŸ on adımda bir karşıma çıkıyorlar. Kırmızı kiremit üzerinde arkalarında ince bir çizgi bırakarak karşıya geçmeye çalışıyorlar. Dikkat etmesem üzerlerine basacağım. Birkaç tane ezilmiÅŸ salyangoz görünce acıdım, parkurun ortasındaki salyangozları alıp yolun kenarındaki çimenlere bırakmaya baÅŸladım.

​

Bir, iki, ÅŸurada üç tane var, beÅŸ, on… Yürüdükçe karşıma çıkan salyangozları kurtarıyorum aklımca; arada bir etrafa bakıyorum beni görüp te takdir eden var mı diye. Böyle elliye yakın salyangozu yoldan kaldırıp kenara koydum. Hafif bir gurur duyuyorum, doÄŸaya saygılıyım; küçücük masum canlıları kurtarmanın gururu bu. “Ne iyi bir insanım…” diye aklımdan kendi kendime övgüler düzüyorum.

​

Karşıdan Veteriner Fehmi Bey ve eÅŸi geliyor. Eski bir tanıdığım. Onlar da sabah yürüyüÅŸüne çıkmışlar besbelli. Yan yana geldiÄŸimizde “Günaydın” demek üzere yüzlerine bakarak yürümeye devam ettim. Ayağımın altından bir çıtırtı sesi geldi.

​

“Eyvah” dedim, ayağımı kaldırdım. Bir salyangoz ayağımın altındaydı.

​

KabuÄŸu kırılmıştı. Anında öldü.

​

​

​

bottom of page